Karakter Adı: Dariavarth "Davet Edilmeyen" Eghianos
Karakter Geçmişi:
Eghianos ailesi, Eldarion'Un kadim taşlarına işlenmiş en eski asil damgalardan birini taşırdı. Kütüphanelerinde bin yıllık bilgelikler, mahzenlerinde kralların bile hasetle baktığı cevherler saklıydı. Yüzyıllardır saraya sadakatle hizmet eden, vakur ve müreffeh bu soy, Eldarion'Un görkemli günlerinde güneş gibi parlar; her doğan çocuğa kudretli bir soyun gururu miras kalırdı.
Fakat Dariavarth, bu zenginliğin doruğunda değil, çöküşün eşiğinde dünyaya geldi.
Doğduğu gece, hanesinin geniş salonlarında şarap değil sessizlik dökülüyordu kadehlere. Annesi, ağır doğum sancılarıyla kıvranırken, uzaklardaki dağların ardından yaklaşan uğursuz bir uğultu, geceyi delip geçmişti. Sabah olduğunda, Eldarion'un gökleri hâlâ kara dumanlarla örtülüydü. Çünkü o gün, şehir Zhaar'ın öfkesine uyanmıştı.
Zhaar, yalnızca bir düşman ordusu değildi. Bir çağın sona erişini ilam eden uğursuz bir hatırlatmaydı. Onun gelişiyle birlikte Eldarion’un yüksek kuleleri yıkıldı, kitapları yandı, duvarları çatladı. Ve Eghianos hanesi, sabah uyanıp da dışarı baktığında, eskiden zevkini sürdükleri şehir yerine, küllere bulanmış bir sessizliğin içinde buldu kendini. Bu yıkım sırasında Eghianos'un ailesi de katledilenler arasındaydı. Annesi doğum yatağından kalkamadı ve iblis mızraklarının hedefi oldu. Hizmetkarları ailenin tek ferdini korumak için yarışa girmişti fakat yıkım gününün şiddetinden bu masum yavru da nasiplenmiş ve sol bacağı kopmuştu.
Eldarion'un harabelerinde uğursuz ayaklar yıkılacak tek duvar bırakmadığında Dariavarth harabelerin içinde üstünde bir taş bloğuyla ağlıyordu. Artık ilerleyecek yer bulamayan alevlerin çıtırtıları arasında bir hizmetkarın ellerinin üstünde yatıyordu. Kaç gün o enkaz altında yaşadığı bilinmez fakat enkaz yağmacıları tarafından bulunduğunda ölmeye yakın olduğu kesin idi.
Dariavarth hiç anne sütü içmedi. Hiçbir zaman anne sevgisi görmedi. Doğrusu bir ayağı olmadığı için makul bir çocukluk da geçiremedi. İki ayağı olan herkese imrendi. Değneklerle yürüdüğü bu süre zarfında yağmacı grubuna hiçbir faydası da dokunmadı. Yine de onu yanlarından uzaklaştırmadılar. Doğrusu yanlarından gitmeleri için ne derlerse desinler bu sözleri hep yuttu. Zira bu dünyada sığabileceği hiçbir yer yokmuş gibi hissediyordu.
Dariavarth'ın tek uğraşı bulduğu odunları oymak ve şekil vermekti. Gittikçe büyüyen vücuduna yeni tahta bacaklar yaparken bu uğraşı edinmiş idi. Bu uğraş oyuncak yapmakla devam edip, sıradan bir mobilya yapabilmeye kadar evrilmişti. 16 yaşında ise yağmacı grubu bir başka haydut grubu baskınının hedefi olmuştu. Dariavarth bundan da şans eseri sağ çıkmıştı. Tahtadan bacağını kırmışlar ve kahkahalar içinde birbirlerine bu aksağın nasıl öleceğine dair hayallerini anlatmaya başlamışlardı. Dövmüşler, parasını almışlar ve öylece bırakmışlardı.
Dariavarth ölmeyi reddediyordu. Günler boyunca ölü arkadaşlarının yanında kaldı. Onların cesetlerini yedi. Tahta bacağını yeniden yapıp ayaklandı ve yoldaşlarının cesetlerinden bir kısmını ateşte kurulayıp kendine bohça yaptı. Hedefi İskele Limanı idi. Burada marangozluk bilgilerini satabileceğine inanmış idi.
İskele Limanı, denizin pis kokusunun ve insanların daha da pis yargılarının iç içe geçtiği, yoksulluğun çiğnenmiş halı gibi yerlere serildiği bir kentti. Buraya varmak için, Dariavarth kendi cesedinden arta kalan kısmı sürüklemiş gibiydi. Sırtında bohçalanmış ölüler vardı – hem gerçek hem mecaz anlamda. Tahta bacağı derme çatmaydı ama o kadar ustaca yontulmuştu ki, sanki onu bir çırak değil de bir usta marangoz yapmış gibiydi.
Limanın iç taraflarındaki marangoz atölyelerine başvurdu ilkin. Bir iki iş gösterdi, birkaç oyma yaptı. Ama kimse onun yalnızca eline değil, ayağına da bakıyordu. Kimi gülümsüyor, kimi acıyor, kimi de tiksintiyle uzak duruyordu. “Yamuk yürüyen düzgün iş yapamaz,” diyen bir ustabaşı, en dürüst olanları idi belki de.
Çürük ahşapları düzeltmek için gönderildiği atölyelerde, işin karşılığında sadece ekmek kırıntısı alıyordu. Dünya iyi bir yer değildi elbette ve insanlar biraz eğlence için daha da gaddar olabiliyordu. Küçük çocuklar onun yürüyüşü ile dalga geçiyor, atelyede yerlere sırf o takılsın diye çivi çakıyorlardı. Kimi zaman buna ustalar da gülüyordu. Dariavarth hep kullanıldı. Zira o yersiz yurtsuz ve barınmaya muhtaç bir zavallıydı.
Genç Dariavarth'ın dikkatini limandaki bir tekne çekmişti her zaman. Bu tekne hep aynı yere bağlanmış duruyordu. Geldiği günden bugüne hiçkimse onun ipini çözmemiş, yosununu temizlememiş, çürüyen tahtalarını değiştirmemişti. Etrafa sahibi kim diye de sormadı. Çekicini bıraktı ve teknenin içine geçip kürekleri eline aldı. Artık diğer insanlardan hiç farkı yokmuş gibi hissetti. Hareket etmek için ayaklarına ihtiyaç duymuyordu artık.
Dariavarth limandan ayrılmıştı ayrılmasına ancak ne yapacağını bilmiyordu. Bu uçsuz bucaksız bilinmez diyarda nereye gideceği belirsizdi. Balık tutmayı az çok öğrenmişti öğrenmesine ancak dalgalar onun için daima korkutucu olmuştu. İskelet Limanı'na geri döndü. Tekneler yapmaya başladı. Yapabildiği kadar. Kimisini sattı parasını topladı. Kimisini bir kenara çekip sakladı. Dariavarth'ın odun oymacılığından başka bildiği bir iş daha vardı. Hep duyduğu ama asla pratiğe dökemediği bir iş: Yağmacılık.
Dariavarth 10 yıl boyunca kuru ekmek ve sudan başka bir şey yiyip içmedi. Her bir sikkesini sakladı ve nihayetinde yeterince olduğuna kanaat getirerek işe koyulmuştu. Bulduğu tüm köleleri satın alıyordu. Sakatları, düşmüşleri, çocukları hepsini. Aklında tek bir hedef ile. Dünyadan intikam alma isteğiyle. Bu uğursuz takımı elbette kontrol edilmesi zor bir güruh olsa da bunu başarabilmişti. Hepsi harfiyen dediklerini yerine getirmiş insan veya iblis yerleşimlerini yağmalamaya başlamışlardı. Dariavarth yarattığı dehşete hayran olmuştu. Yılların verdiği ezikliği atıyordu. Ancak bu zevk bir süre sonra o kadar da zevkli gelmemeye başlamıştı.
Dariavarth bu insan gücünü daha büyük işler için kullanmaya karar vermişti. Yüzen bir şehir inşa edecekti. Balıkçı Teknesi denebilecek teknelerden oluşan filosunu görece olarak tenha diyarlara götürdü ve belki de insan eliyle yapılmış en büyük ağaç katliamına koyuldu. Girdapkentin batısında bulunan adalardaki ağaçların neredeyse tamamını kestirdi. Önce balıkçı teknelerini ve "ilk tekne"yi birbirine bağladı. Bunu bir sembolik anlamla gerçekleştiriyordu.
Onbeş yıl sonunda "Tamanthar" ismini verdikleri şehir-gemi adadan ayrılmış idi. Şehrin nüfusu yaklaşık 16.000 kişiden oluşmakta olup tamamı mürettebat üyesi kabul edilir. Tamanthar'ın yanında da dört adet galleon tipi gemi bulunmaktadır. Aksi emir gelmedikçe de bu dört gemi şehrin dört bir yanında konumlanır ve şehri korur. Şehrin genel olarak gelir kaynağı ise korsancılık, ticaret ve paralı askerliktir.
► Show Spoiler
Dariavarth, ölüme meydan okuyarak büyümüş bir inatçıdır. Çocukluğu yıkıntılar, kayıplar ve dışlanmışlık içinde geçmiştir; fakat bu onu kırmamış, aksine çelikleştirmiştir ve çelik, aldığı suyu unutmamıştır. Ölmeyi reddetmiş, her darbeden sonra yeniden ayağa kalkmıştır – bazen yeni bir tahta bacakla, bazen yeni bir amaçla. Hayatta kalışı bir tesadüf değil, bir irade meselesidir. Onun için yaşam, neşe değil direniştir. Ve o direnmekte ustalaşmıştır.
Dariavarth, konuşmaktan hoşlanmaz. Onun lisanı işlerindedir. Elinde talaşla dolaşır, marangozluğuyla hükmeder. İnsanlara emir vermez; bizzat yaparak yön gösterir. Gözleri genellikle donuktur, ama her bakan o bakışlarda geçmişin gölgesini hisseder. İç dünyası derindir ama duvarlarla çevrilidir; o dünyaya pek az kişi girebilir.
Acıyı unutmaz, onu yapı taşı olarak kullanır. Geçmişi Dariavarth için bir ağırlık değil, bir temel taş gibidir. Ne annesinin ölümünü unutur, ne de küçümsendiği liman günlerini. Ama bu acıları sırtında bir yük gibi taşımaz; onları işleyerek varlığının bir parçası haline getirir. Travmaları onun karakterini belirlemez, onu yönlendirir. Bir çekiç gibi... vurmak için değil, şekil vermek için kullanır.
Toplumdan dışlananları toplarken bile mesafesini korur.
Tamanthar onun eseri olsa da, o halkının arasında bir yabancıdır. İnsanları sahiplenir, ama sevmez. Onlara barınak verir, ama yakınlık değil. Aidiyet duygusu, Dariavarth’ta neredeyse tamamen yoktur. Bu aile hissiyatının inşasını emrindeki amiral ve komutanlara bırakır. Ne Eldarion'a, ne denize, ne de bu dünyaya aittir. Sadece kendi elleriyle oyduğu düzene sığınır. O bir halk kurucusudur, ama bir baba figürü değildir.
Dariavarth iyiliği ya da kötülüğü önemsemez. Onun için önemli olan, işleyen bir düzenin kurulmasıdır. Zayıfları korur çünkü onları kullanmak ister; sistemini onlarla kurar. Korsanlık da yapar, tüccarlarla da anlaşır. Merhameti eylemden değil, stratejiden doğar. Dünya acımasızsa, onun şehri sert ama adil olur.
Sembol yüklü hareketlerle bir mit inşa eder. “İlk Tekne”yi merkez yapmak, tahta bacağından şehir doğurmak, çürümüş insanları diriltmek... Bunların hepsi Dariavarth’ın bilinçli seçimleridir. O bir marangozdan fazlasıdır; o bir hikâye kurucusudur. Tamanthar, onun içsel manifestosudur. Yapılar, yalnızca barınak değil, anlam taşır. Her tahta, bir travmanın oyulmuş şeklidir.
Liderliği karizma değil, örnekle inşa edilmiştir.
Kimse ona boyun eğmez, çünkü kimseye bağırmaz. Ama herkes, onun ellerine ve sessizliğine saygı duyar. Gemi ustalarının başı, çocuğunu kaybetmişlerin hamisi, serserilerin efendisidir o. Lidersizler için bir lider, ülküsüzler için bir rota haline gelmiştir. Onun hükmü kanunla değil, varoluşu ile sabittir.
Ama tüm bu gücün altında hâlâ yaralı bir çocuk yatar. Ne kadar şehir kursa da, içindeki boşluk kapanmaz. Tamanthar büyür, ama o küçülür. Liderliğinin bedeli yalnızlıktır. İnsana güvenemez. Sevgi, onun için ya lüks ya da tuzaktır. Geceleri tek başına, çivilerle oynarken, bazen ağlayan bir çocuğun sesini hatırlar. Belki de kendi sesidir bu; yıllar önce taş blokların altında yankılanan…
Ahlaki Yönelimi:
Dariavarth için iyi veya kötü yoktur. Ya hayatta kalırsın, ya ölürsün. Dariavarth için dünyanın bir değeri yoktur. Ya hükmedersin, ya hükmedilirsin.
Karakter Görünümü:
► Show Spoiler
Karakter Hedefi:
Kalbinde isimlendiremediği bir boşluk bulunmaktadır ve bütün gayesi bu açlığını gidermektir. Bu uğurda gerekirse dünyayı fethedecek, gerekirse yok edecek, gerekirse yeniden inşa edecektir. Dariavarth'ın -şimdilik- gayesi denizlerin tek hakimi olmak ve suya değen her şeye otoritesini kabul ettirmektir.